Gerçekliğe ulaşmak için tanıma ihtiyaç var. Kapsamı bilinmeyen ilmin ihtimalleri insanı yorar. Kapladığı alan bilinmeli. Kapsamı kadar boyutlar arası ilişkileri hesaba katıldığında insanın evrende duruşu ortaya çıkar. Duruşun ahlakı mevcudiyeti önemli. İşte bu noktadan sonra nesnelerin arasındaki nesnellik bağlantıları ve insanın akli iradesi ile yararlı, zararlı hale getiriş müştemilatları “yaşam” ı biçimlendirir. Mesela, insanın tabiatı barışa, huzura yatkındır. Bunun yanında ilk nedenlerin oluşmasına bağlı gelişim gösterir. Aklında hiç olmayan öldürme fikri, bazı insani durmayan kıskançlık, haset, ya da insani duran kendini savunma sebeplerinden dolayı oluşabilir. Bunun için ok, yay, top, tüfek, tank, uçak, nükleere kadar varabilecek kadar ilerleme görülür. Buradan anlaşılıyor ki doğal haliyle bağımlı olan maddenin hareketi insana tabii olmasından kaynaklı bir durumu var. İnsan öyle ki fıkıh ilmine aykırı bir üst yaşam oluşturduğunda bir de araya önceden kestirilemeyen, nedeni bilinemeyen davranışlar gösterdiğinde gerçek bir adaleti bulma yolunda daha dikkatli olunmalı.
Aklın anlamı için bir sonuç elde etmek istenirse aklı olmayan canlılar(hayvanlar, bitkiler) ile hem aklı hem canı olmayan nesnelerin birbirleriyle kurduğu ilişkiye bakmak gerekiyor. Bu ilişkiye bakılınca her ikisinde akıl olmamasına rağmen düzeni bozucu, ortamı yıkıcı ilişkiler ağı olmadığı görülür. Yani, insan olmasa idi bu dünyada kötülük ve iyiliklerin örnekleri görülemezdi. Buradan insan dışı dünyevi varlıkların insanın yaşamı için bir tehdit unsuru olmadığı görülür. Peki, nedir, insanları rahatsız eden, huzursuz eden?
Akıl vicdanın sermayesidir. Adalet mutlak rasyonaliteyi gerektirir. Hukuk rasyonel olmalı. Eşitlikçi, hakkaniyet barındırmalı. Ama bütün bunlar vicdan şemsiyesi altında olmalı.
Nesnelerin hadlerini yoğuran biz Allah (T.A)’ın kulları nesnelerle kurduğumuz ilişkileri amaç haline getirip araçsallaştık. İnsanoğlu alıp satılabilen, dönekleşebilen, gerektiğinde yalan söyleyebilen, iftira atabilen tehlikeli bir yaratığa dönüşebildi Elbette bu tüm insanlar için geçerli bir durum değil.
Hakikati aramadaki bilimsel gelişim halleri, insanın manevi yönlerini inkâr ederek ya da ona yer vermeyerek acıya dönüşebildi. Bu çağ medeniyetin elbette ki merhameti içerecek bir durumun içinde yine o düzeni bozacak merhamet suiistimalcileri olacak. Merhamet suiistimal edildi diye merhametten vazgeçmekte ayrıca bir merhametsizlik olduğu düşünüldüğünde insanoğlunun karmaşık bir yapı gösterdiği malumun ilanı oluyor. Niyetleri sağlam tutmak, tüm işleri hesap içinde yapmak mühimdir.