Telefonunum şarjı yüzde birdeyken şarja takınca, kendimi final maçının son dakikasında gol atıp, takımına galibiyet kazandıran futbolcu gibi hissettiğim bir günün sabahından hepinize günaydın.
Son dakikada gol atmış futbolcu gibi uyandığım için “bugün güzel geçecek” diye söylendim kendi kendime…
Tabii etrafımızda vücuttaki demir eksikliğini gidermek için demir döküm tencere tava kullanmak faydalı olur mu?” diye soran milli tv spikeri gibi uyananlar için tavsiyem
Her derde deva incir ve zeytin…
Her zamanki gibi olmazsa olmaz zeytin yağında beklettiğim bir kuru incir ve yedi zeytini kahvaltı öncesinde yiyerek ödüllendirdim kendimi.
M.Ö. 484 yılında Herodotos tarafından yazılan kaynakta, Anadolu’da incir kültürünün insanlık kültürü kadar eski olduğu yazılmaktadır.
Hatta Tin Süresinde
“Incire ve zeytine and olsun” yazılıdır.
Eski Yunan ve Mısır uygarlıklarında verimlilik sembolü olarak kabul edilen incir,
Aynı zamanda “onur verici hediye” olarak kabul edilmiştir.
Zeytin ve incir tarihteki en eski değerli meyvelerdir.
Lakin tüm insanlık tarihi boyunca değerli olan zeytin ve incirin bitcoin kadar değeri yok günümüzde…
Bırakın zeytin ve inciri, altının bile bir değeri kalmadı onun yanında.
Tüm insanlık tarihi boyunca değerli olan altının bile küresel işlem hacmi 10 trilyon dolarken, sadece 12 yaşında olan Bitcoin ve kripto para sistemi daha şimdiden 2,5 trilyonluk hacme ulaşmış durumda !
Bunca değişim olurken insan ne durumda !
Nasıl etkilenip şekilleniyor dersiniz bu durumdan.
Şimdi size bunu kısa bir hikayeyle anlatayım.
Otellerin olmadığı, insanların ‘Han’ dedikleri ortamlarda konakladığı, kafeler yerine dostları ile buluştuğu ve önemli meselelerini görüştüğü bir zamanda Han’ın birine yine eski tabiri ile kelli felli bu günkü tabiri ile elit görünüşlü birkaç yolcu gelir ve bir masaya otururlar.
Hancıya siparişlerini verdikten sonra hararetli bir tartışma başlar.
Öyle ki, hancı bu kalabalık gurubun kavganın eşiğine geldiğini ve kavga sonucu hanının ve diğer müşterilerinin zarar görecekleri endişesi ile bunların aralarındaki tartışmanın sebebini öğrenmek üzere konuşmalara kulak kabartır.
Fakat pek anlam veremez.
Aralarında at kelimesi, diş kelimesi ve bazı rakamların ifade edildiğini duyar ama bir türlü anlam veremez.
Korka korka yaklaşır ve “Beyler nedir bunca hararetle ile üzerinde tartıştığınız konu?” der.
Aralarından biri, “Sen anlamazsın. İşine bak” deyince “Ama kardeşim çevreyi rahatsız ediyorsunuz. Söyleyin bizde anlayalım sizi bunca hararetli bir tartışmaya götüren sebebi” diye ısrar eder.
Tartışmacılardan birisi, “Biz bahçedeki atın kaç tane dişi olduğu üzerine tahminler geliştirip, onun üzerine tartışıyoruz” der.
Hancı şaşkın bir şekilde, “Be kardeşim bunca şamata patırtı tartışma bunun için mi? Siz burada, at orada biriniz kalkıp saysa ya. Sizde hiç mi akıl yok?” deyince tartışanlar kızgın bir şekilde sert bakışlar ile hancıya öfkelerini belli ederler.
Sonra aralarından birisi, “Sen işine bak hancı. Senin başka işin yok mu?
Sen ne anlarsın be kardeşim. Biz felsefe yapıyoruz” diye söylenir.
İşte bizim de etrafımızda böyle ‘yolcular’ var.
Yaşadıkları dunyaya hiçbir faydası dokunmamış, insanların saadetine ve mutluluğuna hizmet etmemiş, sevgi ve kardeşlik bağını kurmamış, birilerine biat etmekten kendi fikirleri bile olmayan ancak bu sebeple temsil makamlarını işgal eden kibirli yolcular bunlar.
O yolcular ki, hancının bin bir emekle güzelleştirdiği, yaşanabilir bir ortam oluşturduğu, insanların rahatı ve saadeti içinde olduklarını, yataklarına ‘aç’ girmediklerini görmezler, görmek istemezler.
Sokağa çıkıp halkı anlamak yerine, yaşadıkları yere hiçbir faydası olmayan konularda felsefe yapmayı tercih ederler.
Değişen ne mi oldu?
Hanlar yedi yıldızlı oteller oldu.
Atlar, milyon dolarlık otomobiller, yatlar, katlar, uçaklar oldu…
Kendimize sormalı mıyız? Neler oluyor diye!?
Düşünmeden konuşan insanlar, biat kültürünü kendine siper etmiş insanlar, sırf konuşmak İçin inanmadığı hatta bir fikri olmadığı halde başkasının fikrini mantıklı sanıp savunan insanlar,
Kendi başına gelmediği her olumsuzluğa bir mantık üreterek acı çeken insanları sorumsuz ve hatta acizlikle itham eden insanlar!..
Bir yerde duymuştum şöyle diyordu
Dünyamızı her gün biraz daha kendi çıkarları uğruna kötüye sürükleyen bazı insanlar hiç tatil yapmadan çalışıyor peki biz insana, doğaya, hayvanlara saygı duyanlar ne yapabiliyoruz !?
Koçaman bir hiç… peki neden? Çünkü bencilce sadece kendi eksenimizi düşünüp, ona göre hareket ediyoruz. Okumuyor, okuduğunu anlamıyor hatta üstünde düşünemiyoruz ve tabii ki tartışamıyoruz.
Sonuç, ezber konuşan ve kendini sürekli kandıran bir insanoğlu topluluğunu oluşturduk.
Böylemi olmalı dünyalılar!..
Bazen keşke düşünmeyen sorgulamayan tv spikeri gibi olsam diyorum kendime…
Saygılar,
M.Barış ÖZTÜRK
5.11.2021