Rize’de bir şey yapılacağı zaman milletin eli ayağı dolanıyor. Yapmak isteyenlerde bir fikri mutabakat yok, karşı çıkanların tuhaf davranışları doğruyu bulmamızı engelliyor her işimizde.
Mesela yıllardır hidroelektrik santralleri için yaşananları, söylenenleri biliyoruz. Ne devlet tarafı, nede karşı çıkanlar bana göre doğru bir tarafta durmuyorlar.
Taraflar yanlışa yanlışla cevap veriyor. Ne devletin yaptığı doğru nede karşı çıkanların savunduğu fikirler doğru!
Hal böyle olunca da kaybeden çevremiz oluyor eşi benzeri görülmemiş doğamız zarar görüyor.
Devletin dediği dedik olacak, doğru olacak ve asla yanlış bir adım atmayacak. HES konusunda bana göre iki tarafta haksız. Devlet kurallar koymuş ama asla ve asla uymuyor. Karşı çıkanlar meseleyi ideolojik bir zemine kaydırmak suretiyle doğru bir işlemin yapılmasını adeta engelliyor.
HES konusunda nedir doğru olan, nedir yanlış olan?
HES’ın beslendiği kaynağın can suyuna dokunmayacak bu santralı yapan iş adamı. Milletin can suyuna askıntı olmayacak. Orada yaşamın devam etmesi için gerekli olan doğal can suyu miktarı mutlaka o kaynaktan akmaya devam edecek.
Bu kurala uyuldu mu? Devlet bu konuda hassasiyetini gösterdi mi. Can suyu miktarını doğru tespit edip bıraktı mı yatağında? Kuruyan ve taş tarlasına dönen örnekler tabiri caizse cinayetin canlı şahitleridir.
Karşı çıkanlar ne yaptı? Olaya nasıl yaklaştı ve yapılan yanlışı önleyebildi mi?
Yani bir kaynaktan bırakılması kanuni zorunluluk olan can suyu miktarının garantisini alabildi mi?
“Derler özür aksın” varı sloganlarla bir milim ilerleyemedik ve çoğu deremizin yatağı taşlık mezbeleye dönüştü. Müsebbibi bu yanlış mesnetsize ve alakasız karşı çıkmalardır. Devleti doğruyu yapmaya zorlayamadık. Buna gereksiz ve alakasız sloganlar sebep oldu bana göre. Çünkü pusulasızlar bu işi beceremedi.
Ne diyor Cemil MERİÇ üstad: İdeolojiler siyaset dünyasının haritaları. Haritasız denize açılınır mı? Ama harita tehlikeli bir yolculukta tek kılavuz olamaz. Pusulaya da ihtiyaç var. Pusula: şuur. Tarih şuuru, milliyet şuuru, kişilik şuuru. İdeolojilerin peşine takılanlar pusulasızdırlar.”
Lojistik melesinde de aynı yanlışları yaşıyoruz. Ağız tadı ile alacağımız dev bir eser hem kuşa çevrilip önümüze koyuluyor, hem de bu dev ve gerekli olan yatırımı elimizden yanlış yerde duran ideoloji fukaraları alıp götürüyor.
Bu nokta çok önemlidir.
Daha önceleri belki bin kez pişirilip önümüze yem diye atılan nutuk varı söylem ve sloganlar bize kaybettirmeye devam ediyor.
Daha önceleri 3 milyon metre kara alanda karada tasarlanan Lojistik üst, lojistik merkeze, oradan da lojistik limana evrildi. Yani küçüldü, mostralık bir yatırıma amaçsız bir yatırıma dönüştü. Hatırlayalım ilk projede 4.5 milyarlık bir yatırımdan söz edildi yıllarca. Bugün bahsedilen ilk ihale bedeli de 450 milyon, sonradan yine her kafadan bir ses, 1.4 milyar Tl. Hangisi doğru hangisi yanlış belli değil.
Bu belirsizlik içinde bir de 16 milyon mu, 20 milyon ton mu taş nereden nasıl temin edilecek meselesi. Sayın Hayati YAZICI “Denizde dolgu olarak yapılacağından bu imar için ‘bazalt’ olarak nitelendirilen taşa ihtiyaç var.” Diyor.
Tamam da, Rize’de herkesin gözü önünde gün be gün taşları eridiği için batan yat limanını neden görmüyor, sorumluları hakkında neden gereğini yapmıyorsunuz. Orada batan yat limanı mendireği değil, sizsiniz, siz!
Sayın Bekaroğlu ayaklanmış il başkanı ve müştemilatı ile birlikte. Eğer o zihniyet “yapmayın” diyorsa vallahi yapılsın, devletin ve milletin mutlaka yararınadır. Çünkü onlar hayatlarında bir kere doğrunun yayında olmadılar ki.
Derelerden boşa akan sulardan enerjiye elde etmeye evet ama mutlaka can suyunu garanti eden, can suyu sağlanmadığı takdirde en ağır yaptırımların devreye olacağı devletin güvencesini görmek istiyorum. İlimizde yapılacak yatırımlara taş gerekiyorsa en uygu yerden ve bütün geri kazanımları garanti edilmiş en ekonomik ve doğaya en az zararı olan yöntemlerle temin edilmesini istiyorum. Bu sefer bunu sağlayalım, ideolojik ve siyasi amaç gütmeyelim.
Metin TOPÇU
3.5.2021-Çekmeköy