“Sanma şâhım herkesi sen sâdıkâne yâr olur
Herkesi sen dost mu sandın belki ol ağyâr olur”(Y.Sultan Selim)
Genel olarak, herkese karşı ‘iyi’ davranmak, karşılık beklemeden iyilikte bulunmak tavsiye edilir. Hatta, bu konuda sık sık dile getirilen; “iyilik yap denize at, balık bilmezse Halik bilir” şeklinde bir de atasözümüz var.
Elbet, kişi iyiliksever olmalı. İyilik yapmak kalbi yumuşatır, canlılara karşı hoşgörüyü artırır, yardımlaşma duygusunu geliştirir.
Ancak, iyiliğinde bir ölçüsü olmalı..
Kıymet bilmez insanlara iyilikte bulunmakta ölçüyü kaçıranlar, zaman içerisinde o kişilerden vefasızlık ve iyiliğe karşılık kötülük görürler.
Eğer, iyilikte bulunduğunuz kişilerin kalbi iyiliği takdirden uzak katı bir kalp ise, o insanlara yaptığınız ölçüsüz iyilikler size kötülük olarak döner..
Velev ki bu kişiler, aynı kandan olduğunuz, en yakınınızda bulunan veya size dost görünen kişiler olsun!.
Çünkü, bu gibi insanlar sizin her yardımınızda size şükran duymak yerine, sizin, kendilerine iyilik yapacak durumda olmanızdan, iyi kalpliliğinizden eziklik duyarlar ve bu eziklik o gibi kalplerde zamanla kine dönüşür.
Bu tür tepki, kalbi katı olanların iyilik karşısında içten içe geliştirdiği bir tepkidir. Ve bu tip insanlar kendilerine ne kadar iyilik yapmış olursanız olun zayıf bir anınızı bulduklarında içlerindeki kini dışarıya vururlar, size karşı ellerinden gelen kötülüğü, vefasızlığı yaparlar.
Tecrübeli biri olarak belirtmeliyim ki; iyiliği hak edene ve ölçülü şekilde yapınız. Aksi halde (eğer evliya değilseniz) yaptığınız iyilikler gün gelir size pişmanlık ve acı verir..
Adnan Onay