Ülke gündemi yoğun.
Hızlandıkça hızlanıyor, kalp atışlarım bu ritme dayanır mı, bilemem.
Herkes bir senaryo yazıyor.
Görünen büyük resme yazan yazana…
Kumpaslar,komlolar,çeteler, yolsuzlular, beddualar,dualar.
İstifalar, açıklamalar, açık oturumlar.
Dizayn edilen, devlet mi, hükümet mi, millet mi?
Gel de karar ver!…
Suların durulmasını beklemek, düşünce pususuna düşmemek için benim çok değişik yollarım var.
Sazım var,sözüm var, kalemim var,fırçam var tuvalim var…
Birilerinin gösterdiği resme değil kendi sazıma,sözüme,kalemime fırçama dönmeliyim dedim ve sığınacak bir liman aradım.
Sağ olsunlar, Halk Eğitim bünyesinde Fırçaların dansı adı altında faaliyet gösteren Resim Atölyesi kapılarını açtı bana.
Bu benim dünyam dedim, başladım resim yapmaya.…
Elalemin kararttığı dünyamıza nurlu ışıklar bulmak için sarıldım kara kaleme…
Resmin ilk kalp atışları bu şekilde eskizlerle başlar, bilirim…
Resme başladığım ilk yıllarımdaki heyecanla bize gösterilen büyük büyük resimleri değil, gönlüme düşen kareleri beyaz kağıda yansıtma heyecanı sardı beni…
Zaman su gibi aktı ve yaklaşık 3 saatlik uğraşım sonucunda kendi hayallerimi çizdim.
Ufuk aydınlıktı. Nesneler kendi sessizliğinde yorum bekliyordu kalemimden..
Ben karaladım,onlar ışık oldu, gönlüm güzelliklerle bezendi.
Her zaman ve her durumda insanın etrafında bir çok güzellik dolanır durur.
Mesele, onların güzelliğe davet eden seslerini duyabilmede…
Kapkara haberlerle simsiyah olan pazar günüm Fırçaların Dansı Atölyesinde mutluluğa dönüştü.
Berbat bir haftanın sonunda beni bütün dertlerimden soyutlayan sanata selam olsun.
Sanat adına özveri ile insanlara bir şeyler vermek için çırpınanlara selam olsun…
Sizde kendi resminizi yapın, benim gibi mutlu olun…