Türkiye’de seçmenlerin siyasi görüşleri dikkate alındığında sağ seçmenin % 60-70 aralığında , sol seçmenin de %30-40 aralığında olduğu öne sürülür. Seçim sonuçları da bu tezi doğrular.
Bilhassa çok partili sisteme geçtiğimiz dönem sonrasında yükselişe geçen sağcı blok iç göçlere, Büyükşehirlere akışa rağmen gücünü korudu ve bu oran pek değişmedi.
Bu oranın değişmezliğini din ile ilişkilendirenler var. Yalnızca Türkiye’de, İslam Ülkelerinde değil , Batıda da din ile, sağcılığın iç içe olduğu, dinin sağcılığı beslediği görülüyor. O nedenle sağ ile din arasında kopmaz ilişki bağı kuranlar var..
Ancak, bu sosyolojiyi derinlemesine ele alan eserlere rastlamadım. Kendimce anlamlandırmaya çalışsam da konuyu bilimsel, istatiksel verilerle ortaya koyacak bilgilerden mahrum oluşum kişisel kanaat sınırlarına hapsolmanın ötesine geçemiyor.
Mesela; köylülük ve din ile sağ arasında bağ kuranlar olduğu gibi, şehir ve deniz olgusunun modernleşmeyle, dini taassuptan uzaklaşmayla bağını kuranlar var. Öne sürülen tezlere göre; bu hatlarda insanlar sol düşünceye daha yakınlar ancak köyden şehre başat göçün bu tabloyu değiştirdiği de bir gerçek.
Bu konuda sözü olabileceklerin neler diyeceğini merak ediyorum.
Türkiye’de sağcılık, solculuk oranları (bunca toplumsal değişime rağmen) neden değişmiyor?
görüşleri dikkate alındığında sağ seçmenin % 60-70 aralığında , sol seçmenin de %30-40 aralığında olduğu öne sürülür. Seçim sonuçları da bu tezi doğrular.
Bilhassa çok partili sisteme geçtiğimiz dönem sonrasında yükselişe geçen sağcı blok iç göçlere, Büyükşehirlere akışa rağmen gücünü korudu ve bu oran pek değişmedi.
Bu oranın değişmezliğini din ile ilişkilendirenler var. Yalnızca Türkiye’de, İslam Ülkelerinde değil , Batıda da din ile, sağcılığın iç içe olduğu, dinin sağcılığı beslediği görülüyor. O nedenle sağ ile din arasında kopmaz ilişki bağı kuranlar var..
Ancak, bu sosyolojiyi derinlemesine ele alan eserlere rastlamadım. Kendimce anlamlandırmaya çalışsam da konuyu bilimsel, istatiksel verilerle ortaya koyacak bilgilerden mahrum oluşum kişisel kanaat sınırlarına hapsolmanın ötesine geçemiyor.
Mesela; köylülük ve din ile sağ arasında bağ kuranlar olduğu gibi, şehir ve deniz olgusunun modernleşmeyle, dini taassuptan uzaklaşmayla bağını kuranlar var. Öne sürülen tezlere göre; bu hatlarda insanlar sol düşünceye daha yakınlar ancak köyden şehre başat göçün bu tabloyu değiştirdiği de bir gerçek.
Bu konuda sözü olabileceklerin neler diyeceğini merak ediyorum.
Türkiye’de sağcılık, solculuk oranları (bunca toplumsal değişime rağmen) neden değişmiyor?