Bu kainatın sahibi, her bir şeyle kendini bizlere tanıttırmak istiyor, fakat biz kullar O’nu hakkıyla tanımamakta ısrarcı oluyoruz! Ona inansak bile, o inancın gereklerini yerine getiremiyoruz!
Yani zerreden Şemse kadar sahibi olduğu kainatına, başkalarını ortak ediyoruz! Dolayısıyla imanın tadına tam varamadığımızdan, çıkılmaz yollara yöneliyoruz!
Mesela, Cenab-ı Hak’kın ordusundan bir kafile olan virüse, başka sahip arıyoruz! Bu kainat kimin ise, o virüste O’nundur, diğer mikroplarda O’nundur, her şey O’nundur!
Allah isteseydi, kanser mikrobu olsun, diğer mikrop ve virüsler olsun, onları yaratmazdı!
O halde Cenab-ı Hak bizleri korkutan o mikrop ve virüsleri niçin yaratmıştır? Veya niçin hastalıkları yaratıyor? Dünyada bizleri neden istediğimiz şekilde, yani sıkıntı vermeden yaşatmıyor? Ve buna bağlı çok daha soru sorabiliriz kendimize!
Kısaca söylemek gerekirse, Cenab-ı Hak bizim ne kadar aciz ne kadar muhtaç ne kadar nazik ne kadar nazdar olduğumuzu biz kullarına bu tür şeylerle bildirmek istiyor! Bizleri asıl vatanımız olan Cennete hazırlıyor.
Nemrut’u karıncasına, Firavun’u arısına helak ettirmedi mi?
Bu Koronavirüs denen, Cenab-ı Hak’kın ordusundan bir taife ile de bizlere hem ders veriyor, hem ikaz ediyor! Ne kadar aciz olduğumuzu gösteriyor! Arif olan kişilere işaret yeter kabilinden, sizler bunun devamını getirebilirsiniz!
İnsan gerçekten garip bir mahluktur! Her gün dünyada ortalama 150-200 bin insan ölüyor, bizim de her an ahirete gitmemiz muhtemel olmasına rağmen, bu durum bizi maalasef endişeye sevk etmiyor! Gafletin en derin hali bu olsa gerek!
Geçen günlerde bir yetkili, bu virüsten korunma yollarını anlatırken, sanki abdesti tarif ediyordu! Yani biz yeter ki, o virüsün de, bu kainatın da sahibinin dediklerini yapalım, gerisini O’na bırakıp rahat edelim.
Ha, böyle yapınca hiç mi hasta olmayacağız? Hayır tabi ki, yinede hasta olacağız, fakat o hastalığı vereni, yani bize o ikazı yapanı bulduğumuz için, ne tedirgin olacağız ne paniğe kapılacağız! Bize düşen vazifelerimizi yapıp neticeye rıza göstereceğiz!
Fakat şuna kesin kez inanacağız ki, benim ölümüm, ne bir dakika ileri, ne bir dakika geri alınmayacaktır!
Evet Aziz Dostlar!
Her şey bu kainatın sahibine hakkıyla iman etmeye bağlıdır!
Fazla uzatmadan Bediüzzaman Hazretlerinin şu sözleriyle bitirmek istiyorum;
“Hakiki imanı elde eden adam kainata meydan okuyabilir ve imanın kuvvetine göre, hadisatın tazyikatından (baskılarından) kurtulabilir. “Tevekkeltü alellah” (Hud Suresi 56) der, sefine-i hayatta (hayat gemisinde) kemal-i emniyetle (tam bir güven içinde) hadisatın dağlarvari dalgaları içinde seyran eder. Bütün ağırlıklarını Kadir-i Mutlak’ın yed-i kudretine emanet eder, rahatla dünyadan geçer, berzahta (kabirde) istirahat eder, sonra saadet-i ebediyeye girmek için Cennete uçabilir.”
Saygılarımla…
MEHMET EMİN TOPRAK