Karakter ve kişilik kelimeleri aynı anlamda kullanılabilmektedir. Oysaki bu iki
kavram arasında farklılıklar vardır. Kişilik kavramında insanın bütün varlığı, bütün
mahiyeti akla geldiği halde; karakter kelimesinde bütün varlık akla gelmez. Kişilikte
duygu, düşünce, hareket tarzları topyekûn göz önünde bulundurulur. Karakterde ise
daha ziyade yalnız iradeyi harekete getiren düsturlar akla gelir.
Karakter kavramının, kişilikten en önemli farkı; karakter sözcüğünün ekseriyet
itibarıyla ahlaksal özellikleri anlatmak üzere kullanılmasıdır. “Karakter, kişiye özgü
ahlaki davranışların bütünü olup insanın bedensel, duygusal ve zihinsel faaliyetine
çevrenin verdiği değerdir.
Bu sebeple karakter toplumun mevcut ve ideal kimlik algılarına göre değerlendirilir.
Kişilik, karakterden daha geneldir ve onu da kapsar. Böylece karakter kişiliğin
daha çok toplum değerlerince oluşturulmuş şeklidir. Çünkü kişilik karakteri de içine
almak şartıyla bir insanın kendine has fiziksel ve ruhsal bütün özelliklerini içeren bir
terimdir.
Ahlaksal özellikleri öne çıkaran toplumsal algı kapalı giyineni Müslüman, açık giyineni din dışı karakter olarak kabul ettirmeye zorlar.
Neden yazdım bunları…
Çevremizde uzun saçlı kısa sakallı, küpeli erkekler vardır. Bazen tek tek, bazen guruplar halinde gezerler. Toplumun hemen hemen her kesiminde bu tiplerden vardır.
Çünkü insandır hepsi.
İnsanı faaliyet olan her yerde bulunurlar.
Bazıları iş adamıdır, bazıları sanatkardır, çıraktır,ustadır, yazardır, habercidir. Onlar da bazı insanlar gibi onurlu dimdik durabildikleri gibi, onursuzluk da yapabilirler…
Ruhlarını satan da vardır aralarında, başkasına da aynı gözle bakan da….
Hayatında hiç evlenmemiş de vardır aralarında, çoluk çocuğa karışan da…
Cehaletten olacak, daha ileri giderek utanmadan “bunlar bedenini de satar” derler mesela..
Haksızlık, saygısızlık budur.
Çünkü, bunları toplumun mevcut algıları üzerinden değerlendirdiğiniz zaman elbette böyle kötü şeyler gelir akla…
En basit örnekleme yapan, toplum algısının ürettiği “saçı uzun aklı kısa” der, geçer… Değer vermez..
Bu söz bayanlar için söylenmiştir, ama bu tipte karakterlerle karşılaşınca içlerinden hemen bu olumsuz atasözü geçer.
Bazı insanlar onları bir arada, bir dernek çatısı altında, bir partide gördükleri zaman, maazallah, asla o tarafa yaklaşmazlar…
Toplum algısının yönlendirmesi ile itici, tiksindiren, iğrendiren bir gözle bakarlar…
Oysa, onlar da insan. Onların da bir görüşleri var. Onların da bu ülke için söyleyecek sözleri var.
Velev ki bazıları bir partiye, zümreye, çıkar gurubuna ruhunu satmış olsunlar. Velev ki başkalarını da aynı satılmış ruh halinde görsünler. Kendi satılmışlığının faturasını dürüst, tek kuruş menfaati olmayan insanlara kessinler. Velev ki, yakasından tutup, “aşağılık herif, sen kaç para aldın, kaç paraya kimi kandırdın” dediğin zaman nutku tutulmuş olsun… Ayni mantığa bedenini ve ruhunu satmış toplumun normal insan dediği , ne çok tipler vardır. O yüzden bu tiplerin de böyle büyük hataları olabilir.
Allah tarafından kel, kör yaratılmamışlar ki… Bir şekilde oluşan karakter tiplerinin kişiliklerinin aynısı olduğu anlamını çıkarmamalıyız… Karakterleri toplumun markaladığı tiplere uyması, kişiliklerinin üzerini örtemez. Toplum algısı ahlaksal özellikleri anlatma, dayatma üzerine bina edildiğinden onların iç dünyalarını, yani gerçek kişiliklerini görmemizi engeller.
Belki pırıl pırıl, kişilikli insanlardır.
Bu pencereden, insani pencereden bakmak insan olarak zenginleşmemizi sağlar…
Yaftalamak kolaydır ama izi kalır.
Onların fiziksel özelliklerini kişilikleri üzerine boca edersek bir şey kazanamayız…
Çevrenin verdiği değer üzerinden değil, onların dünyalarına girip iç güzelliklerini görmemiz lazım…
Sevgi ve saygılarımla….