Eskiden de böyle miydi?
Sistem mi bizi bu hale getirdi?
Yoksa, günbe gün değişiyor muyuz birer birer?
…
Başkalarının mutsuzluğundan haz duyan insanlar ne kadar çoğaldı farkında mısınız?
Güneşten kaçanlar, kendi gölgesinden korkanlar…
Şişmiş egoları yüzünden yalnızlığa mahkûm zavallılar…
Kendi çıkarı söz konusu olunca ar, namus, onuru bir kenara bırakanlar…
Sıcak bir gülümseyişin altında buzağı(!) arayanlar…
Akıllı, yetenekli, başarılı, görmüş geçirmiş, büyümüş, olgunlaşmış; ama bir o kadar ham, bir o kadar kof, bir o kadar tatsız insanlar…
…
Hepsi bir tarafa; gözü yaşlı bir insanın hüznüne kendi gözyaşını karıştırmaya gönüllü olan kaç kişi kaldı aramızda?
Bir başkasının en kuytu, en kapalı, en karanlık odalarına açılan pencere olmaya, hele bir gülün dikenini göze alarak koklamaya gönüllü insanlar nerede?
Ya avucuna aldığı bir çakıl tanesini, değerli bir taşa çevirme maharetine sahip insanlar?
Sahi, sizin oralarda sevdiğinin gözlerini yıldızlarda, suretini dolunayda bulan insanlardan kaldı mı hiç?
Pekiyi, gittikçe sıradanlaşan hayatlarımıza anlam ve değer katmanın, bir başkasının yüreğine dokunmaktan geçtiğini, hele yaraları onarmanın en kestirme yolunun sadece SEVMEK olduğunu hatırlayanlar bulunur mu oralarda?
Hiiiç…Sadece merak ettim de!…