Düriye’min güğümleri kalaylı

metin topcu

“Göğüs içeri karın dışarı” durumu var ülkede!

Duriye’nin güğümü değil, Nuriye’nin bakracı konuşulacağına bildik ezberlerimizle devam ediyoruz.

İçimiz dışımız siyaset.

Siyasetle yatıp, politikayla gebe kalıyoruz.

İktidar yanlısı yazarların tek derdi Kılıçdaroğlu, muhalif kalemlerin tek derdi Erdoğan.

Kelimelerin yer değiştirmesi ile elde edilen köşe yazılarından bıktık aslında. Cüneyt Özdemir haklı. Bunun işareti okur yorumları veya okuma sayılarıdır. Ki, onunda bin türlü hilesi var, istediğin yazıyı çok okundu gösterebilirsin mesela.

Gündem, dışarı da Mısır Suriye, içerde Nuriye!…

Bıktım dışarıdan, içeriye bakacağım.

Hatırlarsınız şarkıyı:

 

Düriye’min güğümleri kalaylı

Fistan giymiş etekleri alaylı

Düriye’mi aldatması kolay mı?

Ah alırım dedin de aldattın beni

Üç telli saz ile oynattın beni

 

Giyme dedim giydin sen bu alleri

Başıma getirdin türlü halleri

Düşman ettin bana bütün elleri

Ah alırım dedin de aldattın beni

Üç telli saz ile oynattın beni

 

Anadolu insanının terbiyesi sevdasına yansımış, yangınlarını ne güzel ifade etmiş. Sevdası “al” giymekle başına “hal” gelmiş şairin..

Bundan anlar mı Cüneyt Özdemir?

Anlasaydı:

“Gazetelerde günlük köşeleri olan ve sayıları her geçen gün artan muhafazakâr yazarlarımız neden hiç özel hayatlarını yazmıyorlar? Günlük dertlerinden, tasalarından, çocukları ile ilişkilerinden bahsetmiyorlar? Bu tür konuları hafif buldukları için mi? Yoksa yaşam tarzları bu tür konuların konuşulmasını, tartışılmasını ayıp saydığı için mi? Diye sorar mıydı?

Elbette sormazdı.

Eğer buna rağmen sorduysa bir nedeni var.

Tuğrul İnançer’in hamile bayanlar için değerlerimiz penceresinden serd ettiği görüşleri üzerine muhafazakar yazarların susmasına içerlemiş Cüneyt bey.

İnançer dinen değil,  örf ve adetlerimize göre “ayıptır” dedi. Ama Cüneyt’in acelesi var.“Göğüs içeri karın dışarı” durumu var. İlle de “ konuşun” diyor.

Bu duruma “yapılandırmada geç kalma telaşı” da diyebiliriz, maaşa zam alamama durumu da.  Açık net olarak bu böyle.

Her kutsal, her değer, her ortamda, herkesçe dile getirilmeli, tartışılmalı, yozlaştırılmalı. Ki hak etsinler aldıklarını.

Yoksa bizim Duriye ile ne işleri olabilir?

Nuriye’nin bakracını bilemem ama Duriye teşhir edilmekten hoşlanmaz, sevdası sır karasevdadır, kimseler bilemez.

Cüney Özdemir’de bilir ki, bu bir yaşam şeklidir Anadolu’da. Ana kavramı bir başkadır Anadolu’da. Bilir de, değiştirme görevi var!..

Metropollerde doğan, batıda eğitim alan,oraların kültürü ve düzeni ile hayatını kurgulayan, oradan beslenenler bunu anlayamaz.

Hasili Duriye teşhir malzemesi değildir. O benim insanımıdır. Cüneyt’in insanı da “sevişirim evlenmem, hamile kalırım doğurmam” diyendir.

İki çok farklı kültür.  Saygı duymak lazım.  “Neden” diye sormadan bunu kabul etmek lazım.

Seviştikleri demokrasi bunu diyor bize.  “sevişirim, evlenmem, hamile kalırım, doğurmam!” ne demektir, neden o sözün üzerine durmadın?” diye sormadık  Cüneyt Beye…

Sormadık, çünkü “göğüs içeri karın dışarı” durumu var!..

Post modern kültür değerlerine ve ölçütlerine bağlı Cüneyt kardeşimiz. Geleneksel kültür değerleri ve ölçütleriyle ilgisiz olmasına kızamam. Ama dini değerlerimizin, geleneğimizin kültürel değerlerimizin acele ile ve bir görevle tartışmaya açılmasına da sessiz kalamam.

Bireyin Özgürlüğü, demokrasi, hürriyet…

Mısır’da, Suriye’de üç avaz, bizde üç telli saz.

Ama bizim sözümüz, bizim sazımız değil.

Sevgi ve saygılarımla….

HABER BİLGİLERİ
Bu haber 01 Ağustos 2013, 18:32 tarihinde Köşe Yazarları, Yazar 1 kategorisinde yayınlandı.
OKUNMA
Bu Haber 430 Kez Okunmuş..
PAYLAŞ
facebook Twitter Frienfeed Twitter Google
YORUM YAZIN
Benzer Haberler
MbTasarıM
MUHLAMA KARADENİZ MUTFAĞI
Yazarlarımız
KARADENİZ VİRA FACEBOOK
Resim Galerisi
PUAN DURUMU