Cumhuriyet, halkın doğrudan ya da seçtiği temsilciler aracılığıyla egemenliği elinde tuttuğu yönetim biçimi olarak tanımlanıyor”…
Doğru bir tanımlama ancak halkın egemenliği demokrasi olmadan sağlanmıyor.
Aradan geçen 90 küsur senede bunu gördük.
O nedenle de Cumhuriyet kavramını pekiştiremedik.
Altında yatan sebep açıkça 1923 de temeli atılan Cumhuriyetimizin gerçek bir halk egemenliğinin oluşmasını sağlayacak olan demokratik özden kopuk olmasındadır.
Evet, Osmanlı Hanedanı’nın elinden iktidarı aldık. Saltanatı kaldırdık. Saltanat, babadan oğula geçemiyor. Ama halkında olmuyor.
Hilafeti kaldırdık, anayasaya laikliği koyduk flan ama demokrasiden nasibimiz alamadık.
Yönetim el değiştirdi bir bakıma.
Osmanlı’nın tekelinden çıkan yönetim 1923’de de iktidar genelde askerlerin elinde, özelde de Mustafa Kemal Paşa’nın şahsında toplandı…
Zaman ve şartlar o zaman belki bunu gerektiriyordu ama uzun yıllar demokraside bir arpa boyu ilerleyemedik.
Tek pati yönetimi, tek adam yönetimi sivil ve askeri vesayet sürüp gidiyor.
Bu diktatöryal döngü askeri darbelerle pekiştirilerek devam etti…
Dikkat edin altı okta demokrasi yok.
Cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, devletçilik, devrimcilik ve laiklik var ama demokrasi yok.
Cumhuriyet siyasal manevra aracı olarak kullanıldı çok zaman ve hala öyle.
Kısaca Demokratik bir Cumhuriyeti oluşturmadık.
Eğer Demokratik Cumhuriyeti kurup geliştirseydik çoğulcu bir yapıya kavuşacak, halkın devleti denetleyen egemenliği doğacaktı.
Olmadı beceremedik bu işi.
Şimdi çok ciddi bir arayış içindeyiz.
Anayasamız değişecek, yeni bir yönetim modeline, başkanlık sistemine geçeceğiz.
Ufukta böyle bir manzara var…
Var da acaba ne kadar demokratik bir düzenleme olacak? Demokrasimiz ne kadar gelişecek? Gerçek manada halkın denetimi sağlanabilecek mi?
Görünen o ki Cumhuriyet demokratik olmadıkça çağdaş bir ülke olamayacağız…
Vesayet sivil ve askeri bürokraside halen en kuvvetli şekilde devam ediyor. Çabalar yeterli değil bana göre.
Zorlu engellerin en zoru demokratikleşmedir kanaatimce…
Türkiye’nin değişmesi kaçınılmaz. Bu bir şekilde olacak. İktidar ustalık ve akıllılıkla bu işi kotarırsa hem memleketin önü açılacak ve sancı çabuk dinecek, hem de iktidar ve onu taşıyanlar hakikaten tarihe geçme fırsatı yakalamış olacaklardır.
Tarih yazan devlet adamı, tarih yazan siyasi partiler, tarih yazan meclis ve işin en doğrusu tarih yazan millet olarak anılmak böyle zamanlarda verilecek doğru kararlarla olur.
Halka yar olmayan yönetimleri gündemimizden çıkarmanın tam zamanıdır. Gelin hep beraber halkın gerçek iktidarını kuralım…
Sevgi ve saygılarımla….