Demokrasi yukarıdan aşağıya değil, aşağıdan yukarıya gelişir…
Yani geniş halk kitlelerinin örgütlü bir şekilde kendi kendisini yönetme iradesini göstermesidir…
Özgür bireylerin özgürce kararları, kurum ve kuralların, yasaların bu şekilde oluşturulması belirleyici olur…
Bu manada ülkemizdeki demokrasiyi tanımlarsak kaşımıza çıkan manzara hiçte iç açıcı değil.
Yukarıdan aşağıya doğru demokrasi çabaları var.
Tam 90 senelik bir uğraş.
Ardı ardına adeta rutine bağlanmış darbe girişimleri, muhtıralar ve kalkışmalar gösteriyor ki bir arpa boyu ilerlenememiş.
Halkın iradesine ipotek koymak isteyen güç sahipleri insanımızın, ülkemizin gelişmesine çomak sokmaya devam ediyorlar.
Darbeler ordu istediği zaman netice verdi, başarıya ulaştı, yani gerçekleşti, muhtıralar emir komuta zinciri içersinde aynen darbelerde olduğu gibi verildi, o zamanki siyaset istenilen şekilde dizyan edildi, kalkışmalar bastırıldı, başarıya ulaşamadı.
15 Temmuz darbe girişimi bana göre bir kalkışmadır ve bezerleri gibi temizlenecek.
Buraya kadar becerebildiğim kadar yaptığım analizden çıkardığım sonuç Ordumuz istemezse asla ve asla hiçbir kalkışma başarıya ulaşamaz…
O zaman yapılması gerek ne?
Darbe, muhtıra ve kalkışmalar ülkenin gündeminden çıkartılabilir mi?
Bu ülkenin bir daha böyle badireler atlatmaması için neler yapılmalıdır?
Sivil toplumu güçlü ve örgütlü ülkeler bu beladan nasıl kurtuldu?
Bu sorulara doğru yanılar bulmak için biraz kafa yormamız lazım.
Önceki yazımda değinmiştim, batıda yok bizde var…
Batı demokrasi ihraç ettiğini beyan ediyor ama gelişmemiş ülkelerde darbeleri teşvik ediyor, destekliyor.
Oluşturdukları sivil düzenle askeri olması gereken yere yerleştirmişler, karar süreçlerinde tamamen sivil siyaseti hakım kılmışlar…
O nedenle de asla ve asla bir Avrupa ülkesinde, Amerika’da, Kanada ‘da ihtilal olmaz, muhtıra olmaz, kalkışma asla olmaz…
Özgür bireylerin oluşturduğu toplumlarda kimse bir emirle kitleleri harekete geçiremez. Kurumlara el atamaz. Kanun dışı yapılanmalara asla müsaade edilmez.
Mesela cemaat tipi bir yapılamaya bu ülkelerde kimse gidemez.
Bir adam, imam, 30 senede geldiği noktaya bakar mısınız?
On binlerle ifade edilen mensuplarını sahip oldukları silahları ile birlikte halkın üzerine sürebiliyor, koskocaman bir ülkeyi ele geçirmeye çalışıyor…
Bu ne vahim bir durumdur.
Olağanüstü Hal uygulaması ile belki kısa zamanda bu ağır suçu işleyenler cezalarını bulacaklar ama milletimiz, yeni nesiller bu travmayı zihninden söküp atamayacaktır.
Her durumda ülkemiz büyük bir kayba uğramıştır.
On binlerce insan, bir ucube yüzünden ve aklını kullanmasını bilmediğinden maddi ve manevi zarara uğrayacaktır.
İnsanımıza aklını kullanmasını öğretemez miyiz?
Kanunsuz yapılanmalara itibar etmemesini dikte edemez miyiz?
Böyle durumları çok ağır cezalarla tecziye ederek caydırıcı önlemler alamaz mıyız?
Göz göre göre canileştirilen kobaylar ülkemizi kan denizine boğmaya kalktılar.
Eli kolu bağlı bir şekilde neden izledik gelişmeleri, olanları?
Pensilvanya’da bir şatoya hapsedilmiş ucubenin korunup kollandığını, palazlatıldığını, Humeyni varı bir girişimde bulunacağını göremedik mi?
Bütün bu soruların cevabı özgür bireylerdir, örgütlü modern toplumsal yapıdır, sınırları o manada çizilmiş saydam, hesap sorma ve hesap verme özelliklerini bünyesine toplamış çağdaş kurumlardır…
Sevgi ve saygılarımla…