Menfaatlere dayalı olarak oluşmuş bir toplum yapısı içerisinde bireyler aleyhlerine olabilecek gerçeklere dokunamazlar. O nedenle; iktidarlar değişse de kangrene dönüşmüş toplumsal yaralar devam eder.
Sisteme bir şekilde yerleşerek güç elde etmiş olanların siyasi, ideolojik, dini görüşü, düşüncesi ne kadar farklı olursa olsun toplumda gerçekleri dile getirmeye çalışanlara fırsat tanımama konusunda hepsi de ortak davranış içerisindedirler.
Siyasal iktidarlar öncelikle bu çarpık toplumsal yapının devamını sağlayacak bir düzenek kurarlar. Bu düzenek sayesinde siyasal iktidarlar değişse de hiçbir şey değişmez. İktidar değişimlerinde sadece kadrolar değişir ama sistem aynen devam eder.
Vatandaşlar da bu durumu gördüğü için hangi siyasal tarafta yer alırlarsa alsınlar gerçekleri dile getirmez, sadece kendilerine daha çok yarayacağını düşündükleri siyasal kadroların işbaşına gelmesi için uğraşırlar, onlara destek verirler.
Her seçim döneminde seçmenlerin önüne konan aday listelerine baktığımızda bu toplumsal gerçeğin yüzüyle karşılaşırız. Hemen her siyasal partinin yerel kurulları temayülleri zerre yansıtmayan listelere tepki koymak bir yana onları seçtirmek için yarışa girerler. Seçmenler de gelecek umutları nedeniyle partilerinin listelerine alkış tutarlar.
Düşünün; bu siyasal partilerin yerel yetkilileri bir de içinde bulundukları duruma rağmen sabah, akşam her şeyi eleştirip, kendi iktidarlarında güllük gülistanlık vaad ederler.!
Sözün kısası; bizler böyle olduğumuz, doğruya doğru, eğriye eğri diyemediğimiz sürece bu çürük toplumsal yapı varlığını devam ettirir.
Tesellimiz de; “Böyle gelmiş, böyle gider” olur…