Kâinat/Evren çelişkiler üzerine kuruludur. Canlı-cansız milyonlarca varlık birbiriyle ilintilidir ve birbiriyle devinim halindedir. Bu devinim hayatın devamını sağlar ve kendi içerisinde de çeşitli çatışmaları, varlık mücadelesini barındırır.
O nedenle; insanoğlu ne yaparsa yapsın çelişkisiz, ötekiyle tam uyum içerisinde olamaz. Bu yaratılışın/ varoluşun yasalarına aykırıdır.
Peki o halde bizlerin mutluluk ve güzel bir yaşam için sarf ettiğimiz çabamız nereye konulabilir?
Bu olsa olsa, insanın daha iyi bir toplumsal yapı, daha iyi bir düzen oluşturma yönündeki uğraşıdır. Bu iddia aynı zamanda çatışmaların da dayanağıdır. Daha iyiye ulaşmak demek aynı zamanda çatışmayı da kabullenmek demek.
Modernite bize ta baştan birçok şeyden vazgeçmeden düzenli, mutlu sanılan bir yaşam olamayacığını kabul ettirir.
Sonuçta; birçok insani değerden vazgeçmekle modernitenin bizlere sunduğu mutluluğa erişebiliriz. Sekülarizm bize bu yolu kabul ettirdi ve biz bundan oldukça memnunuz.
Yeni, insani değerleri koruyarak daha mutlu bir dünya oluşturulabilir mi?
Teokrasiler ve Sosyalizm bunu denedi ancak sonuçta insanların istemlerini karşılamaktan uzak kaldılar.
İnsanlık tarihi gösteriyor ki; Yeryüzünü Cennet yapabilecek bir düşüncenin gelişmeyeceğini kabul etmeden insani değerleri elde tutmak mümkün değil.
Bir kere insan ömrü çok kısa ve insanlar daha iyiye ulaşmak, daha çok tüketmek istiyorlar.
Bu imkanı ona kim sunuyorsa çoğunluk elbet onun peşinden gidecek..