IRAN üzerine düşüncelerim değişmedi. Çünkü gerçekten bir farklılık yok. Eskiden neyse bugün de aynı IRAN.
Devrim Muhafızları Ordusu Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani’nin Ocak 2020’de ABD’nin Bağdat’taki saldırısında öldürülmesinin 4.yılı.
IRAN’da tık yok. Balistik füzeleri her nedense hep bosa atıyor!
Bir kac Amerikan askeri duyma yeteneğini biraz kaybetmiş, o kadar!
Durduk yerde Pakistan’a saldırmasına ne diyeceğiz?
Pakistan’da bulunan Ceyşu’l Adl isimli örgüt, Sünni Beluçların kurduğu örgüt, İran içinde zaman zaman saldırılar düzenliyordu. Herhang bir ülkeye
terörist bir saldırı kabul edilemez elbette.
Fakat zamanlama manidar!
İran’ın bu saldırıları yalanlaması bir başka handikap!
İsrail’in eli nasıl rahatlarsa IRAN öyle davranıyor.
Bu durumlar tesadüfen olabilir mi?
Köklü bir devlet geleneğine sahip İran’ın bu saydığımız işleri bilinçsizce yapması mümkün değildir.
İslam ülkelerine savaş açmada mahirdir İRAN.
Kendi dünyasından savaşı uzakta tutmak için akıtılan kanın rengi önemli değildir.
Müslüman kanının akması onu asla ilgilendirmiyor.
Bakmayın hamaset yapmasına, yalandan efelenmesine!
23 bin insanını şehit veren Filistinliler denize düşen yılana sarılır misali Irandan bir şeyler yapmasını bekliyor ama nafile!
Göreceksiniz Iran yine Müslüman kanının daha fazla akmasına sebep olacak girişimlerde bulunacak.
İsrail Suriye’de Iran Hedeflerini her gün vuruyor. İran’ın bir kulağı sağır, iki gözü kör.
Batıl mezhebini, Şiayı İslama hakim kılma derdi, İran yönetimlerini Batının esiri haline getirdi.
Batı ne derse onu yapıyor Iran. Nereye kadar derse oraya kadar elini uzatıyor.
Saddam İran’a saldırdı. O işi organize eden Amerika idi.
İran halkının kurban edilmesine nasıl razı oluyor İran’ı yönetenler!
İsral’ın dümen suyunda akıp giden yılları Iran halkına hiç bir şey vermedi.
Sadece Israil büyüdü, kendileri büyük petrol gelirine rağmen yoksulluğu mekan tuttu!
Bu yaşadıklarımızı cem ettiğimizde Iranın Müslümanlığı tartışılır hale geliyor.
Ve ben içtenlikle İran Müslüman mı? diye sormadan edemiyorum