Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından finanse edilen Rize Çay Araştırma ve Uygulama Merkezi (ÇAYMER) Projesinin hayata geçirildiği tesisleri büyük bir merakla gezdim.
Büyük merak dedim çünkü “ Yeni çağın teknolojisi ile inşa edilecek ve nitelikli insan kaynağı ile işletilecek olan ARGE Laboratuvarlarıyla birlikte çay ve çay ürünlerinin kalite ve kontrolü daha sağlıklı bir biçimde gerçekleştirilecek” diye ilan edilmişti.
Merkezde; pilot çay üretim tesisini gerektiği kadar inceledim. Laboratuvarların olduğu bölüm muhteşemdi.
Çıkmaza sürüklenen çayımızı, üretim biçimlerimizi bu vesile ile kısa kısa özetlemek istiyorum.
Çay İşletmeleri Genel Müdürlüğü ve Özel sektör olması gereken değil, olması istenilen şekilde çalışmaya zorlandı yıllarca.
Şunu demek istedim. Hammaddemiz ( sebepleri bir yana) asla ve asla kaliteli bir kuru çay üretimine olanak sağlamaz.
Odundan çay olmaz. Yaz Allah yaz. Suçlu ara, suçla ve hiçbir şey yapma yetmiş sene boyunca!.
Durum ahval budur.
Kullanılan teknoloji de hal ve gidişata uydurulmuş çay sanayisi dünyada örneği az olan metod ve üretim şekilleri ile deneme tahtası olmuş, işçilik maliyetlerinin yüksekliği akıl almaz bir şekilde makineleşmeye sebep olmuş, uyduruk yeni yeni yöntemlerle bütün çayımız üretilir hale gelmiştir.
Özel sektörün mali durumu devletin müdahil olduğu çay piyasası nedeniyle perişan durumdadır.
İki sene önce güllük gülistanlık olan çay piyasası çökmüş durumdadır.
ÇAYKUR’un görev zararı Devlet tarafından karşılanırken, siyasi rant uğruna Özel Sektör adeta boğazlanmıştır Özel sektörün suçu yok mu?
Dağ gibi… Saymakla bitmez.
Boş raflarla dükkan açıldığı nerde görülmüştür?
Sermayesiz işe başlayan yüzlerce fabrikadan geriye koca bir enkaz kalmıştır. Bütün gelişmesini vatandaştan alınan yaş çay üzerine oyun oynamakla sağlayan Özel sektörün büyük çoğunluğu piyasadan çoğunlukla kendi günahları yüzünden silinip gitmiştir.
İyi niyetli samimi üretim sevdalıları da vardır bunların içinde. Yaşla kuru bir yanmıştır.
Devletin düzenleyici rolü çay sanayisinde tamamen politiktir, gerçeklikten uzaktır.
Eğer devletimiz milletinin sağlığına çok önem verdiği bir döneme girerse, yani imkanı olursa bütün çay sanayimiz sökülüp atılır, yeni baştan kurmak zorunda kalırız.
Alanında bir ilk olan ÇAYMER’i kuranları gönülden tebrik ediyorum. Çay sanayimizde örneği olmayan bu tesisi Türk Çaycılığına kazandıran kurum ve kişiler çok önemli bir iş başarmışlar. Ama mallesef şunu demek zorundayım. ÇAYMER bana göre proje kapsamında yükümlülüklerinden kurtulduktan sonra yeni baştan makine parkını gözden geçirmelidir.
Başka bir şey yazmayacağım bir öneri dışında…
Günde sadece 3 ton yaş çay üretimi planlanan bu tesis için lütfen elinizi taşın altına koyun.
En başta ÇAYKUR, sonra Özel Sektörün büyük oyuncuları, en sonunda Üniversitemiz… Lütfen senede sadece yaklaşık 300 ton kaliteli hammadde almak için üreticilerden çaylık alanlarını kiralayın. 1/3 ‘üne çayını veren on binlerce üretici var. Hatta yüzde 20 ile çaylık alanlarını başkalarına işletenler var. Mesela bir ilk olarak evimin yanında iki dönüm yola paralel çaylık alanımın çayını proje kapsamında ÇAYMER’e istediği zamana kadar hibe ediyorum. Ki Onlardan alacağınız kaliteli hammaddeyi işleyeceğiniz tesisi yeniden yapın. Bu örneği oluşturmazsanız 250 bin tonluk kuru çay üretiminden yani 250 milyon kiloluk üretimden bir kilo dünyaya satamazsınız. Bu ayıp bugünki Türkiye’ye yakışmaz.
Dünyaya satma derdimiz yok aslında. Ama milletimize en kaliteli kuru çayı içirme görevimiz var…
Bu konuya daha etraflıca değinmek gerekiyor ama zamansız bölge insanına zarar vermek de istemiyorum. Çünkü asil yükü taşıyan üreticilerin ezici çoğunluğudur…
Sevgi ve saygılarımla.
Metin TOPÇU