ÇAY KONUSU AKILMA DÜŞTÜ

Türkiye’de çay denilince Rize, Çay işletmeleri denilince ÇAYKUR akla gelir. Hayatımın 45 yılı bu sektörde çalışmakla geçti. Tarladan bardağa çayın bütün evrelerinde çalışmışım. Çok uzun yıllar ÇAYKUR’da çeşitli kademelerde yöneticilik yaptım. Çay sektörünün bütün safhalarına çalıştım, çok değerli katkılar verdim. Bunlardan en önemlileri nedir diye sorarsanız 1. Olarak çay alımlarında yaşanan karmaşaya son veren ve 1977 yılında uygulamaya başladığım kontenjan meselesini yazabilirim.

Çay üreticilerin çilesini kontenjan uygulaması sona erdirmiş, hemen hemen bütün üreticiler belli bir planlı alım çerçevesinde ürünlerini resmi kuruma satabilmişlerdir.

Büyük bir kaosun yaşandığı yetmişli yılların sonuna yakın kontenjan uygulamasını başlattığım için sorguya çekildim. Hatta beni işten attıracaklarını söyleyen üreticiler olduğunu söyleyebilirim. Siyasi ortamın en çok gerildiği o dönemlerde gerçekten böyle bir uygulamayı başlatmak büyük cesaret işi idi.

Kontenjan uygulaması o kadar yerinde bir karardı ki, üreticilerin yüzde 99 u sözbirliği etmiş bir şekilde memnuniyetini ifade ediyordu. Çay mahsulünün tek alıcısı ÇAYKUR’du. Kontenjan bütün fabrikalara uygulandığında denizlere derelere dökülen çaylar kurtulmuş, kurumun milyarlarca zararı önlenmiş, bir düzen, bir intizam gelmişti çay sektöründe. Kontenjan kaldırıldığı veya sulandırıldığı dönemlerde ÇAYKUR zarar etmiş uygulandığı dönemlerde huzur geri gelmiştir. Sonradan ihanete eş değer bir uygulama ile bu konu dejenere edilmiş, kalite yerlere sürünmeye başlamıştır. Bunun baş sorumlusu İmdat Sütlüoğlu’dur. Randovulu alım politikası küçük çay üreticilerinden oluşan binlerce kişi büyük çaycı duruma düşürülmüş ve işçi çalıştırmak zorunda bırakılmıştır. Edindiğim tecrübeler bana şunu göstermiştir. Her üretici her gün kantara belirlenen miktarda çayı satmak zorundadır. Bu en az 25 gün olmalıdır. Bir dönem boyunca tarlasına 25 gün girmeyen üretici bu sektörü yerle bir eder. Ne düzen kalır nede kalite. Milyonlarca lira para üreticinin cebinden çıkar.

250 bin ton Kuruçay üretimi yapılan bu sektörden çok cüzi bir miktar çayı ihraç edebiliyoruz. Sebebi dünya standartlarında kaliteli hammadde alamadığımızdan kaliteli Kuruçay imal edemiyoruz. Bunun çok iyi sorgulanması gerekir. Yaklaşık 50 centten 4.500 dolara kadar kilogramı olan çayda en alt seviye ülkemize yakışmıyor. Bu skaladan üst basamaklarında kaliteli çaylar üretebiliriz. Yeter ki bunu isteyecek iradeyi gösterebilelim.

İşte böylesine büyük açmazlar içinde olan çay meselemize neden en az değindiğimin önemli kilometre taşları köşe yazılarım. Değinmeye cesaret edemiyorum. Çünkü Vilayetim için bölgemiz için dokunsan yanacak durumları vardır. Uydurmuşuz bir sistem devam ediyoruz. Vatandaş çayını satıyor ve parasını her nasılsa alabiliyor. O nedenle de başkaca bir tedbir kimsenin aklına gelmiyor.

Hammadde olarak mahsulümüz dünya standartlarındadır. Yeter ki ürünü istenilen kalitede toplayacak bir sistemin vatandaşa önerilmesidir. Bu da parayla ilişkilidir.

Kaliteli hammaddeye yüksek fiyat ve kaliteli kuru çayı yüksek fiyattan satma imkanları mutlaka hayata geçirilmelidir. Neden kilosu 4.500 dolar olan çayı biz üretmeyelim, neden?

Baki selam ve dua ile…

 

HABER BİLGİLERİ
Bu haber 01 Şubat 2025, 21:00 tarihinde Ekonomi, Köşe Yazarları, Küçük Manşetler, Yazar 1 kategorisinde yayınlandı.
OKUNMA
Bu Haber 24 Kez Okunmuş..
PAYLAŞ
facebook Twitter Frienfeed Twitter Google
ETİKETLER
YORUM YAZIN

İsim :

E-posta:

WebSite:

Benzer Haberler
MbTasarıM
MUHLAMA KARADENİZ MUTFAĞI
Yazarlarımız
KARADENİZ VİRA FACEBOOK
Resim Galerisi
PUAN DURUMU