Birçok ülkede olduğu gibi maalesef Türkiye’de de siyasete atılan bazı kişiler kısa zamanda zenginleşirler. Kimisinin bu zenginliği aktif siyaset süresince, kimisinin ki de sonrasında ortaya çıkar.
Siyaset deyince aklımıza sadece Milletvekilleri, Bakanlar gelmemeli. Belediye Başkanları, Belediye Meclis Üyeleri, İl Başkanları vs. de bu konunun muhatapları içindeler.
Siyasette, Hasan Celal Güzel gibi devletin kalemini dahi kullanmaktan imtina edecek kadar helal-harama dikkat edenler olduğu gibi, “atı nallarıyla birlikte yiyenler” de var.
Hiç unutmam: vaktiyle bir partiden aday adayı olan birisi, bir tanıdık dostla birlikte kapımızı çalmış, bizden medya desteği istemişti. Seçim dönemlerinde; seçim propagandasına yönelik çalışmalarını ekranımıza taşıdığımız kişilerden bunun ücretini talep ettiğimizde, kişinin bize söyledikleri aynen şöyleydi;
“Benim hiçbir varlığım yok, aşağıda bir eski Brodwey aracım var, varım yoğum o”
Şimdi bakıyorum da bu şahıs sayılı zenginler arasına girmiş! Allah, ona “yürü kulum” demiş, o da hızla yürüyor.
“Cemaatçi, şu cu, bu cu” gizli ortakları var mı bilmem. Bildiğim; “para hangi yolla kazanılır, nasıl, kimlerle birlikte iş kotararak kazanılır” bunu iyi biliyor!
Her zengin olan siyasetçiyi karanlık ilişkilerle suçlamak elbette hakka girmek olur.
Devlet, kimin hangi yolla, ne şekilde zengin olduğunu bilebilir ama sıradan halk bu bilgiler açığa çıkmadığı sürece bunları bilemez. Bunlardan sadece karda yürürken iz bırakanlar kendini ele verirler. İz bırakmayanı tespit ise zordur.
Geriye kala kala ferasetle iz sürmek kalır. Olup biteni ferasetle ve hassasiyetle takip edenler birçok şeyin farkında olurlar..
Ama, sadece bu kadar..
Bu yolla, kimin ne işler çevirdiğinin farkında olanların elinden sadece devlet, millet adına “ah” çekmek gelir. Bu çürük sisteme “ah vah” edip dururlar.. Şimdilik elden gelen bu kadar..!
Yarın, ne olacağını kim bilebilir ki?