Yasemin Özçelik Sordu: Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı Başkanı Doçent Dr. Sema Yılmaz Rakıcı Yanıtladı
Bize kısaca kendinizi tanıtır mısınız?
Tıp ve Sanat kitabının editörü, Video Terapi kitabı yazarı Doç. Dr. Sema YILMAZ Rize’de doğmuştur. İlk orta ve lise eğitimini Rize’de tamamlayıp, Tıp fakültesini Trabzon Karadeniz Teknik Üniversitesi, uzmanlığını Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesinde tamamlamıştır. Trabzon Kanuni eğitim araştırma hastanesinde (eski Numune hastanesi) çalıştıktan sonra Rize Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi Radyasyon Onkolojisi Bölümünü kurmak için Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi tayin olarak, bölüm kurucu ve anabilim dalı başkanı olarak görev almıştır. Halen aynı görevde çalışan onkolog, akademisyen ve bir sanatsever. Evli ve 2 çocuk annesi.
Tıp alanı ve doktor olmak büyük fedakârlık istiyor. Doktor olmaya nasıl karar verdiniz? Doktor olma hikâyeniz var mı?
Doktor olmam eski SSK kuyruklarında annemle sıra beklerken annemin duasıdır diyebilirim. O kadar içten bir dua ki, beni mesleğine aşık bir hekim yapan. Hekimliği çok severek yaptığımı söylemeliyim. İşini severek yapan ve bir amacı olan yorulmaz ve bu yüzden işimi yaparken yorulduğum söylenemez.
Uzmanlık alanınızı seçerken neyi dikkate aldınız? Neden bu alanı seçtiniz?
2000 yılında Rize Devlet hastanesi acilde pratisyen olarak çalışırken karar vermiştim, hızlı hasta sirkülasyonu arasında tanı koyamamak gerçek acil hastayı atlamak beni korkutmuştu. Hastalara genel olarak yaklaşmaktan ziyade spesifik olarak yaklaşmak bir uzmanlık alanı gereksinimini derinden hissetmiştim. Çünkü her konuya hakim olmak çok zordur ve bu her konuya dair ortalama bir bilgi ile sonuçlanır. Ama spesifik bir dala ait uzmanlık o dala ait en detaylı bilgilere ulaşmana ve hasta ve hastalıklara dair daha faydalı işler yapmana neden olur.
Radyasyon onkolojisi kendine çok spesifik bir bölüm olarak ve teknolojik gelişmelere pararlel ilerleyen bir uzmanlık alanı olarak tam olarak olmam gereken yerdeyim dediğim bir alan.
Radyasyon onkolojisinden ne anlama geliyor? Bu alanın içeriğinde neler var, bize bilgi verir misiniz?
Radyasyon Onkolojisi kanser tedavisinin üç temel ayağından biri olan radyoterapi ile kanser hücrelerini öldürme gücüne sahip bir tedavi modalitesidir. Bilindiği gibi diğer tedavi modaliteleri kemoterapi ve cerrahidir. Tıbbi anlamda kanser tedavisinde kullanılan kemoterapi tıbbi onkoloji, cerrahi ise cerrahi onkoloji olarak isimlendiriliyor.
Radyasyon onkolojisi tedavi edici olarak iyonizan radyasyonu kullanmaktadır. Radyasyonun yok edici gücünü aslında atom bombasından, nükleer kazalardan dolayı biliriz. Tedavi edici amaçlı kullanılmakta olan radyoterapide yok edici ve tümör hücrelerinin çoğalmasını durdurucu dozdaki radyasyon dozu bölünmüş dozlarda uygulanır. Bu amaçla radyoterapi ünitelerinde bulunmakta olan cihazlarda üretilen radyasyon kullanılmaktadır. İlimizde yüksek teknolojik radyoterapi cihazları ile konformal 3 boyutlu tedaviler, yoğunluk ayarlı radyoterapi ve volumetrik ark terapi olarak adlandırılan tümör volümüne maksimum yüksek doz, normal dokular için en düşük doz ışını vermeyi amaçlayan radyoterapi plan teknolojisi kullanılmaktadır.
Bugüne kadar pek çok hastanız olmuştur. Umutsuz durumda olan hastalarınıza nasıl bir yaklaşım sergiliyorsunuz? Bu durum sizin için nasıl bir zorluk oluşturuyor?
Asistanlığımın ilk yıllarında 19 yaşında metastatik meme kanserli bir hastanın yaşadıkları, ağrıları ve vefat etmesi beni derinden üzmüştü. O zaman bu uzmanlığını galiba yapamayacağım demiştim. Ama sonrasında bu hastaları tanıdıkça gerçek hastaların kanser hastaları olduğunu düşünmeye başladım. Radyoloji filmlerinde görünen gerçek bir kanser kitlesi, hastanın tam o noktada hissettiği ağrı. Ameliyatla çıkartılan kanser dokusu yine bu hikâyeye gerçeklik katmaktaydı. Ayrıca benim verdiğim tedavi ile kitle küçüldükçe azalan ağrı tüm olayı somut bir şekilde resmetmektedir. Ayrıca kanser tanısı konan hastaların uzun dönem takip süreleri; verdiğin tedavi işe yaradı mı/ yaramadı mı? direk gözünle görebilmen de ayrı bir gerçeklik. Tanı koyma süreci ile başlayan tedavi ve yaşadığı müddetçe takip ettiğin veya öldüğü ana kadar beraber olacak kadar uzun süren bir süreç.
Yayımlanmış kitap çalışmalarınız da bulunuyor. Bu çalışmalar hakkında neler söylersiniz?
İlk kitabım “Tıp ve Sanat” adlı kitaptır. Tıp müfredatına “Tıp ve Sanat” ders olarak okutulması kararı sonrası, bu dersin anlatılması bana teklif edildi, ben dersi anlatacak materyal ararken bu konuda Türkçe literatür ve referans kaynak eksiliği olduğunu fark ettim, Sonra neden olmasın deyip “Tıp ve Sanat” adlı kitabı yazmaya karar verdim. Kitap içeriğini genişletmek amaçlı çoğu Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi hocalarından oluşan bir ekip kurarak bu kitabı yazdık. Bu kitap hekimlere hitap etmektedir. Kitap içeriğine dair kısaca şunu söylemek isterim: Okuyucuya sunduğumuz bu kitapta sanat terapi ile elbette ağır bir hastalığı tedavi ettiğimizi iddia etmiyoruz. O, gerçek sanat sahibi yüce yaratıcıdan sanat olarak yansıyan cüzlerden, beslenmeyi umarak daha çok yaşama sevinci, daha çok umut, daha çok bütünleşme ve daha çok sosyalleşmeyi vaat ediyoruz. Ve biz hekimler biliyoruz ki, hasta olmamak için bazı çabalarda bulunmak, hasta olup tedavi olmaktan daha kolaydır. İşte bu kitabın özünde yatan sanatın her biri farklı içeriği ile kişiyi zinde tutacak ve gerektiğinde iyileştirecek o güç, sanatın dallarındaki adına sanat terapi dediğimiz kavramlarda saklı olduğunu keşfetmemizdir.
Yüzyıllardır gelişmekte olan modern bilimin kapsamında bu konudaki tüm eksikliklerin tamamlamanın elbette bir yolu vardır. İhtiyaçların gün yüzüne çıkardığı en ufak ayrıntılar ve bunlarla başa çıkmak için sarf edeceğimiz gayretler. Bütün bunların sonucunda konu ile ilgili temel kaynakların hasta tedavilerinde uygulanmaları ile ilgili metodolojinin geliştirilmesi ve böylece bu alanın bilimsel ve güncel anlamda yerini bulmasını sağlayacaktır.
Sanat için sanat, toplum için sanat, kendimiz için sanat, ilhamlarıyla etrafımızdakilere, hastalarımıza ve topluma diyoruz. Elinizdeki kitabın bahsedilen kazanımlara katkı sağlayacağına ve herkese uygun bir dokunuşla tesir edeceğine içtenlikle inanıyorum. Unutmayalım ki, her kılavuz bir iz bırakır, bir yol vurdurur ve bir yol buldurur.
Daha sonra çok yakın bir zamanda çıkan “Video terapi” adlı kitabım ise çoğunluğu Rize’ye ait videolardan oluşan her yanıyla Rize kokan, Karadeniz kokan, deniz kokan, yosun kokan, Karadeniz’in coşkulu dalgaları kadar güçlü sözler ihtiva eden, gönüllere hitap edecek ve bana göre terapi sağlayacak bir kitap. Bu kitapla ilgili kısaca şunu söylemek isterim: Yüzyıllardır bilinen gerçek önce ruh hastalanır ve terapi önce ruhumuza yani gönüllere diyerek yola çıktık. Bu kitap; insanları düşünmeye, tefekküre, idrak etme kabiliyetini geliştirmeye yönelik paylaşımlar sunarak sevgi ve aşk ile olgunlaşacak ideal bir insanın yolunu aydınlatmağa yöneliktir. İçinizdeki cevheri ortaya çıkarmak için okumaya kendimizden başlamayı sağlayacak küçük dokunuşlar sunuyorum. Hiçbir kitap Yüce Yaratıcı’nın yazdığı kitap gibi noksansız olamayacağına göre benim yazdığım kitapta elbette eksikleri hatalar olacaktır. Hz. Mevlana’nın söylediği gibi “insan kendisi hakkında söylenilen güzel sözlerden ibaret ise, biz de her daim anılması güzel olan bir söz olalım ve eksiklere ve hatalara takılmadan güzel olanları alalım. O zaman yola koyulma zamanı: Bir yol varsa hakikate varan, bir yolcu lazım kendini arayan. Bir hancı varsa yolcuları ağırlayan, bir aşk lazım yola koyduran. Unutmayalım ki, kişiyi harekete geçiren ve yola koyduran o işin faydasını hissettiren haberlerdir.
Aşağıda Video Terapi kitabımdan bir sayfa görülmekte Rize kıble dağı camii fotosu ve altta QR kodunu taradığında açılan videosu ile yazıları daha gerçek ve coşkulu hale getiren ve insanların eline tekrar kitap almayı sağlayacak bir kitap çalışmasını.
Şu an çıkmak üzere olan “Radyasyon Maruziyeti” adlı bir kitabımız daha bulunuyor, iyonize radyasyona dair her şeyi anlattığımız yaklaşık 90 akademisyen yazar tarafından benim editörlüğümde çıkacak olan bir kitap, bunu da buradan duyurmuş olalım.
Hem doktor hem de akademisyen doktor olmak hayatınızda nasıl bir tempo oluşturuyor? Ailenize yeterince vakit ayırabiliyor musunuz?
Genel olarak çok yoğun çalışıyorum, gece nöbeti olmayan bir dalın uzmanı olarak, gün yoğun olsa da mesai sonrası ailem ile beraber oluyorum, asistanlık yıllarımda ilk çocuğuma yeteri kadar zaman ayırmadım diyebilirim. Ama zamanla belki tecrübe ile hayatı ve zamanı doğru ve akılcı kullanabilme gücü kazanma sayesinde hem tempolu bir iş hayatı hem de hem ailenize hem de kendimize zaman ayırabilme yetisi gelişmesini sağlıyor. Bana göre elimden geldiğince zaman ayırmaya çalışıyorum ama mutlaka eksiklerim oluyordur, bunu eşime ve çocuklarıma da sormak lazım diye düşünüyorum.
Rize’de yaşamak ve Rizeliler hakkında neler söylersiniz? Rizelinin ilgisinden memnun musunuz?
Bir Rizeli olarak güzel soru. Her zaman şunu derim “en zoru: hem Rize kızı, hem de Rize gelini olmak “. Rize de Rizeli olarak yaşamak daha zor gibi gördüğüm kadarıyla, Rize’nin misafirperver yapısı nedeniyle dışardan gelen akademisyenlere daha sempatik davranılıyor. Ben bir Rizeli olarak daha fazla çalışmak ve daha fazla mücadele verdiğimi hissediyorum.
Alanınızla ilgili olarak ölüm ve yaşam bir arada ilerliyor. Siz, yaşama ve ölüme dair neler söylersiniz?
Aslında ölüm bize hem çok yakın hem de çok uzak ve ne zaman hangi yaşta gelirse gelsin her zaman çok erken dediğimiz hayatın en önemli gerçeği diyebilirim. Tam da bu noktada beni sanatsal aktivitelere iten onkoloji hastalarının zorlu tedavi süreçleri, çok yapraklı tanı ve tumor yayılım evrelerinin yanında karşımda duran hastalarımın o sessiz hisleri olmuştu. Çaresizlik, söylemek isteyip söyleyemediğim şeylerin ifadesi, umutsuzlukta da umut olabilecek ilaçlarım yoktu. Elimde radyoterapi, kemoterapi ağrı kesiciler ve diğer ilaçlar vardı. Resimlerin, müziğin, dansın, kitap okumanın, atların, duanın iyileştirici gücünü anlatmaya çalışmak, alışılmış tedavilerin ötesinde sanatsal yöntemlerden bahsetmek bizde ve hastalarda anlatmak isteyip anlatamadığımız şeyler için dışa vurum sağlamaktaydı.
Son olarak neler eklemek istersiniz?
Kopuzlar Vakfı olarak yayınlanan dergiyi inceledim. Bir Rizeli akademisyen olarak çok mutlu olduğumu söyleyebilirim. Rize’den, sivil toplu kuruluşları aktivitelerinden, spordan, Aselsan’dan Roketsan’dan, AR-GE’den ve daha birçok konudan bahsetmesi çok profesyonel olduğunu gösteriyor. Benimde naçizane bir Rizeli olarak ve Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi hocası olarak akademik anlamda kitap editörlüğü veya kitap yazarlığı gibi işlerin bizim öncülüğümüzde yapılıyor olması beni mutlu ediyor. Şehirleri ileri taşıyacak olan fikirlerdir, akademik çalışmalardır ve üniversiteler buna öncülük etmeye hevesli olacak ilk yerler olmalıdır.