TBB Başkanı Metin FEYZiOĞLU’nun yaptığı konuşma ile gündeme oturması bana göre hesaplı bir girişimdi…
Orada yaşananlara biraz değinip, bu olayın bizim için ne anlama geldiğine bakacağım…
Başbakana hak verdim.
Teknik nedenlerini burada sıralayıp vaktiniz almayacağım.
Yani orada ona verilen süreyi aştı. Konusu dışına çıktı flan… Bunları okudunuz, haberlerde dinlediniz, onlarca insan yorumladı.
Hangi Karadenizli olursa olsun TBB Başkanı Metin FEYZİOĞLU’nun tavrı karşısında sinirlenmemesi mümkün değildi…
Tekrar tekrar o tavrını inceledim, ben de fıttırırdım.
Zaten o nedenle başbakana içten içe bir muhabbet besliyorum…
Baş nedeni, aile yapısında, tavırlarında, çıkışlarında kendimden bir şeyler buluyorum. Çok şeyler buluyorum da diyebilirim.
Biraz değineceğim dedim, bakın neler yazdım!…
Gelelim müstakbel siyasetçi TBB Başkanı Metin FEYZİOĞLU’na.
FEYZİOĞLU umut mu?
Halkın gözünde böyle bir algı var mı?
Halk ne derece tanıyor FEYZİOĞLU’nu?
Tanımasına gerek yok ki!
Bir yerlerde yemek pişirilir ve halkın önüne konur!
Eski alışkanlık, değişemeyen alışkanlık, beceri, uzaktan yönetme taktiği!
Bu ülkede siyaset böyle, dernekler, böyle, STK’lar böyle!…
Yukarıda kurulur, tabana yayılır.
Oysa halkın içinde filizlenmeli, yerelde büyümeli, ulusala, uluslar arasına çıkmalı değerlerimiz.
O zaman başarı vardır…
Türk siyaseti çok uzun aralarla lider çıkarabiliyor.
Bunu sebebi uygulanan yöntemden kaynaklanıyor.
Kontrol edilebilir bir siyaset ve demokrasi anlayışından ileri gelen bu hastalık henüz tedavi edilmedi.
Yukarılarda birileri beğenecek, bunda iş var diyecek, yürü ya kulum diyecek ve önümüze getirecekler!..
Allah biliyor. Doğrudan halkın kurduğu bir partiye balıklama gider kaydolurum vallahi…
Yani, diyelim bir köyün başında, birkaç genç bir araya geldi, bir parti kurdular. İl’e indiler, diğer iller katıldı ve ülkeye yayıldı… O patiye varımı yoğumu veririm…
Çünkü ben kurmuş oluyorum o partiyi. Gerçekten beni temsil edecek… Yukarılardan birin ayar verdiği bir teşkilat olmayacak çünkü…
Size çok çarpıcı bir şey diyeyim.
FEYZİOĞLU ve benzerlerini hazırlayan baronların yetiştiği ortamdan bir örnek vereyim ve konuyu bitireyim.
Bunlar adeta beşik kertmesi sanatçıdır, siyasetçidir!
Ankara bir zamanlar bir şeye şahit olmuştum. Daha doğrusu bir hikaye dinlemiştim…
Aristokrat diyebileceğimiz çevrelerde, kendilerince entelektüel bir hayat süren çevrelerde, doğan çocuğun hatıra defterine yazılanlar, onun geleceğini belirlermiş…
Yani, gelenlerin çoğu “ aaa bu çocuk tiyatrocu olacak didiyse tiyatrocu, politikacı didiyse politikacı olacak o çocuk!..
Bunu bir şekilde başardılar bu ülkede yıllarca, belki yüz yıllarca!…
Cemil Meriç’in bir tanımına bayıldım:
“Cübbesi yaldızlı piskopos veya posta bürünen sıska,sarı, pasaklı keşiş önünde Hıristiyanlığı kabul eden Germen, bir sihirbaz karşısındaymış gibi korku duyar”
Batı, bu durumu alın yazı olmaktan çıkardı, ekonomide, siyasette bugünki gelişmişlik düzeyini yakaladı.
Toplumuzu çelik bir korseyle kuşatmaya kalkma iç güdüsü ortadan kalkmış değil!..
Hazırlıyorlar birilerini her zaman olduğu gibi.
FEYZİOĞLU da bunlardan biri….
Görünen o ki, halkın böyle durumlara pirim vermediğini hala öğrenemedik.
Halk nezdinde itibar görüp görmeyeceğini zaman gösterecek.
Yani demokrasiden ne anlıyoruz?
Eğer, her vatandaşın kendilerini yönetecek kişileri seçmede söz hakkı olduğunu düşünüyorsak, bu demokratik bir tavır değildir. Bu halkın düşüncesine çelik korse vurmaktan başka bir şey değildir…
O nedenle de bana göre FEYİZOĞLU umut değildir…
Başbakanın dediği bir söz nedeniyle değildir.
Dedesi idamlara imza atan insandır!
Bu söz bile yeterlidir.
Halk katında hemen mars olması için yeter şarttır bu söz.
O nedenle hem sağda, hem solda yeri yok bana göre…
Sevgi ve saygılarımla….